9 Mayıs 2013 Perşembe

Kimisi kocasına olan aşkını anlatır kimisi sevdiğine…
Kimi babasına olan aşkını anlatır
Kimi kedisine köpeğine..
Ama hep anlatır duyduğu minnettarlığı dili döndüğünce
Karşılık beklemeksizin…….
Umursamadan boşaltır sevgisini kadehi boşaltırmış gibi gönlünce
Bende sana boşalttım sevgimi minik kızım
Kalemim  elverdiğince…..
Sevgi nedir deseler ÖYKÜ derim…
Aşk ne deseler ÖYKÜ derim…
Nefes ne deseler  ÖYKÜ derim
Can ne deseler ÖYKÜ derim…..
Sen benim aldığım her nefeste içime çektiğim oksijenimsin.
Sen benim damarlarımda dolaşan yegane kan hücrelerimsin.
Sen benim ne derlerse deseler KALBİM’sin…….

25 Mart 2013 Pazartesi

kalbim'e.....

Doğum gününe dair…

25.08.2009
Canımın canı kızım…

Bugün doğumgünün….
İnanamıyorum 1 yaşına giriyorsun…
Koca eşşek oldun 

Çok duyguluyum…nasıl ifade edebilirim duygularımı bilmiyorum ama etmeye çalışacağım..

Hayatım 1 yılda o kadar değişti ki…senin sevginle besleniyorum…daha mutlu daha gülen daha pozitif daha olgun biri oldum sayende…Hayatıma renk neşe heyecan hareket kattın…

iyi ki doğdun meleğim…
İyi ki varsın…
İyi ki hoş gelmişsin aramıza…

Çok tatlısın…
Çok akıllısın…
Çok güzelsin..
Çok cadısında 

Seni seven çok kişi var ailemizde..
Bu güzel bir şey emin ol…
Ne kadar çok seven sevgi veren varsa o kadar yüreğin sevgi dolu bir çocuk olacaksın..
Sende seni sevenlerden besleneceksin…
Umarım seni ömrümüzün geri kalanında üzen kıran inciten olmaz…
Hep seven , yüreği sevgi dolu insanlar çıkar karşına inşallah..
Çıkmadı mı ben orada olacağım…
Seni üzmemeleri için bunları engellemek için hep yanında olacağım…
Ömrüm yetmezse de uzaklardan seni koruyup kolluyor olacağım…

Seni çok sevdim…
Çok her şeyden çok….
Sen benim minik kızım..
Prensesim…
Canım…
Kuzum…
Meleğim..…
Öykümsün..
Aşkımsın…
Kalbimsin…

Canımın canısın…

İyi ki doğdun..
İyi ki varsın…
İyiki hoş gelmişsin aramıza…

İyi ki …
25 Mart 2013 07:28

sessiz çığlık

dinlememe neden olduğun “şiir”...
şiirin içindeki hüzün dolu kelimeler...
kelimelere yüklenen anlamlar..
bir şeyler yazma heyecanım...
kalemimden dökülmeyen mısralar....
dökülmeyince içimden akan yoğun duygular....
Garip kızgınlık duygusu.
Gözlerimdeki sebepsiz yaşlar...
Minik yüreğimdeki orman yangını...

Her biri sana olan aşkımı haykıran ,
Sessiz çığlıklardır...!
7 Aralık 2007 01:31

armağan..

Sevgili hayat…sana armağanım olsun…

Yine her zaman ki gibi ; yazılarım yarım kalmış…sonunu asla tamamlayamadığım şiirler ..yazılar..anılar var kalemimde…Kalbimde biraz yaralı sanki…yaralı diyorum çünkü kalbimden çıkan buseler dudağıma ulaşamadan sönüyor…sebebi de olmayan bir duygu bu….ama yazmamı istiyor onu biliyorum….
Kendimi iyi ifade edemediğimden şikayetçiydim bir ara…sanki yazdıkça , yazılarımda etrafımdakilerce okundukça kendimi daha mı iyi ifade edebilecektim acaba….yazmak huzur verirdi bana…yazdıkça yazardım…şimdi yazılanları okuduğumda ben mi yazmışım tüm bunları dediğim oluyor….okutmaya korktuğum yazılarım da var; ne basit olmuş diyecekler sanki de bende incineceğim….asıl amaç içindeki duyguyu hissetmeleri oysa….aslında basit demeleri değil korkutan beni…..duygumu ; hissettiğimi yaşatamamak beni üzen olacak….
Kendimi dünyaya ispatlama çabam da yok; sadece duygu kadınıyım ben bunu bilmesini istiyorum dostlarımın….beni silik bir tip olarak belirleyen konuşmalar varsa onların yıkımı olsun cümlelerim…
Attığım her virgül, ezilmişliğin intikamı olsun istiyorum….veyahut sessizliğimin hediyesi olsun bana….
Şuan hissettiklerim çok karmaşık biliyor musun?
Bir yanda küçük bir pırıltı var sanki yüreğimde; mutlu olmak istiyor aslında; gülmek kahkaha atmak;
Bir yanda ise bir kırgınlık var ona engel,
Bir yanda bir ağlama hissi var derinlerde bir yerlerde ;
Bir yanda da bir acıma hissi var ortalık bir yerde …herkese; her şeye….
Bunları ifade etmek istiyor kalemim;
Bir lokomotife binip yolculuğa çıkmak istiyorum bu duygularla…
Bir de alıp yanıma anılarımı ; sıcacık bir yerlerde yüreğimi ısıtmak istiyorum…

İlk kez kendim için bir şey yapıyorum….arkama bakmadan çıkıyorum yola…
30 Temmuz 2007 06:25

amaçsız....

Cok uzun süredir amacsızca yolda yürümedim..
hep biryerlere yetişmek hep birileriyle buluşmak için boğuşmuşum.boğulmuşum...
gecen sabah öylece sokağı izliyordum..
bu sefer amacsızca..öylesine..
.herkes farklı şeylerle uğraşıyordu...kimileri dedikodu kazanını kaynatırken, kimisi balkonda okey oynuyordu. kiminin aşk acısı canını yakmaktayken, kimisi can yakmaktaydı..
bakıyorduum öylesine...
hedefsizce belki de ama
insanların habire bir yerlere bir şeylere koşturması ağır geliyordu o an....
.kimbilir nereye, ne için gitmekteydiler...
ne bekliyordu onları...
kimbilir evinde ne pişmekteydi, ne hissetmekteydi dopdolu kalpleri
bulabildi mi acaba küçük yürekleri bunca yorgunluğu niye yaşadıklarını, niye yaşattıklarını...
Sırtlandıkları yüklerini ulaştırabiliyor mı final noktasına...
Neye daha çok ağlıyor, neye daha çok gülüyorlardı.
Öyle merak ediyorum ki başkalarını başka alemlerde.....

öyle hüzün kapladı ki yüreğimi o merakla birlikte...
özlediğimi hissettim o küçük kalbimle geçmişimi...
çocukluğumu, gençliğimi...
bu sokaklarda büyütmüştüm çünkü bedenimi...
çarpım tablosunu akşama kadar ezberleyeceğime söz verdiğim babamı özledim...
o yaşlarımı....
hayallerimi...
Sonra Mustafa Sandala olan aşkımı...
Sonra Eduardo Capetilloya...
sonra Erol Evgin’e aşkımı...
Sonra babamın verdiği parayı koşarak bakkalda harcamayı özledim...
Şimdilerde markete gider, canım hiç birşey çekmez oldum...
Oturup 3 kardeş oyun oynadığımız günleri özledim biliyor musun...
Korku filmlerinden korkmama rağmen ablamın yanına sokulup titreyek izlediğim Günleri sanırım...
O hiç sevmediğim pantolunumu annemin zorla giydirmesini....
Halbuki ne güzeldi o çocukluğumu sığdırdığım kareli pantolum.......
Yağmuru özledim...
Kara dokunmayı...
Üşümeyi...
Sonra lisemi özledim...
Sonra 20 yılı geçirdiğim o eski evimizi..
Odalarının her köşesinde bir bir bıraktığım anılarımı.....
Bağıra bağıra şarkı söylerdim orada...
Komşular istek yaparlardı..
Şimdilerde şarkı sözlerini eskitir olduk...

Özledim......
Belki her şeyden öte ,
önemsenmeyi...
merak edilmeyi...
gülmeyi...
ağlamayı ....
sokaklarda el ele dolaşmaları
belki de şu pencereden baktığım insanların yaptığı doğaçlamaları....

özledim...
özlenmeyle birlikte dostlarımı....
7 Aralık 2007 01:28

Bursalı kırık kalp….


Neydik ne olduk….

Evet attığım bu başlık, tam da şuan bana uyan bir cümle…
Zaman mı bizi bu kadar duyarsız yapıyor acaba, yoksa adı “olgunluk” olan sürecin içindemiyiz..
Eğer bu olgunluksa ben olgun olmak istemiyorum ki…eğer dostlarımızla paylaştığımız zamanlar, mekanlar, en önemlisi paylaştığımız duygular bu denli basit olacaksa , hiç istemiyorum ben olgunlaşmayı…..onlarda olgunlaşmasınlar ne olur…!!!
…..
neden böyle oldu hayat…neden artık eskiden verdiğimiz değerlere sahip çıkmıyoruz…. Oysa o kadar çok şey vardı hissettiğimiz birlikte….paylaştığımız…..ağladığımız onca şey olmuştu ki birbirimizin omzunda….o kadar çok şeye gülmüştük ki karnımız ağrıyana dek….bu değil miydi dostluk adını verdiğimiz şeyler… paylaştıkça kıymetlenmez miydi bu değerler…. Koruma altına almayacak mıydık duygularımızı..hani kimse değiştiremeyecekti dostluğumuzun tadını….
….
Artık ne tadı ne tuzu kalmış hayatın…. Ne içilen bir kahvenin tadı var eskisi gibi, ne de ikiye bölüp yediğimiz çikolatanın tadı var damağımda…. Demek ki ikiye bölmekmiş onu tatlı kılan…neymişiz ne olmuşuz öyle değil mi? nerelerden gelmişiz buralara, hangi hayatlardan çıkıp bulmuşuz birbirimizi… aynı pencereden bakabilmeyi öğrenmişiz zamanla… oysa şimdi pencereyi birbirimize kapatmış durumdayız… yeni dostluklar kurmaya, yeniden geçmişimizi paylaşmaya çalışıyoruz başkalarıyla….
…..
Oysa binlerce çiçekle, özenle kurmuştuk kendi dünyamızı, içine umut, heyecan, sevgi, saygı ekmiştik…..birlikte koklayacak umudu….paylaşacaktık her şeyi korkusuzca… hani çekiçlerin nerede…hani olmazda!!! olursa tamir edecektik kırdığımız kalplerimizi… hepsi yalanmış….. hepsi sözcüklerden ibaretmiş… hepsi pembe hayallerdenmiş….

Hepsi…. kalbim cam kırıklarıyla dolmadan önceymiş……..
1 Ağustos 2007 22:08

2 Ağustos 2007 Perşembe

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil..